M.Ö. 1400 yıllarında Gaşgalı'lar (Gasgaslar) tarafından küçük bir köy olarak kurulan şirin sahil ilçemiz, daha sonra Paflagonya Devletinin eline geçmiş, sırasıyla da; Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine girmiştir.
1214 Yılında I. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu devletinin hakimiyetine giren Gerze, bir ara Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçmiş, nihayet 1459 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır.
1896 Yılında Sinop İlinin nahiyesi yapılan Gerze, 1920 yılında aynı ile bağlı ilçe haline getirilmiştir.
Kayıtlardan ilçemizin eski adının Zagora, Gürzühatun, Savetova, Argibete olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere Paflagonya' lılar Kızılırmak' ın batı yöresine mızraklılar ülkesi anlamına gelen Gezonolit adını vermişlerdir. Gerze adının buradan geldiği sanılmaktadır.
İlçemizin yerleşim yeri olarak seçilmesi M.Ö.1400 yıllarına kadar dayanır,ilçemiz çok eski bir yerleşim yeridir.
13. Şubat 1956 Yılında büyük bir yangın felaketi geçiren ilçemiz devlet tarafından yeniden imar edilerek modern bir ilçe haline gelmiştir.
1214 Yılında I. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu devletinin hakimiyetine giren Gerze, bir ara Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçmiş, nihayet 1459 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır.
1896 Yılında Sinop İlinin nahiyesi yapılan Gerze, 1920 yılında aynı ile bağlı ilçe haline getirilmiştir.
Kayıtlardan ilçemizin eski adının Zagora, Gürzühatun, Savetova, Argibete olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere Paflagonya' lılar Kızılırmak' ın batı yöresine mızraklılar ülkesi anlamına gelen Gezonolit adını vermişlerdir. Gerze adının buradan geldiği sanılmaktadır.
İlçemizin yerleşim yeri olarak seçilmesi M.Ö.1400 yıllarına kadar dayanır,ilçemiz çok eski bir yerleşim yeridir.
13. Şubat 1956 Yılında büyük bir yangın felaketi geçiren ilçemiz devlet tarafından yeniden imar edilerek modern bir ilçe haline gelmiştir.
TÜRKELİ TARİHİ
Anadolu'nun Türkleşmesinden sonra bu coğrafyanın tamamının Türk kültür unsurlarıyla donatıldığını görmekteyiz. Özellikle Kuzey Anadolu Bölgesinin dolayısıyla Sinop ve çevresinin Türk fetihlerinden sonra ebedi yurt haline geldiği görülür. Bu bölge fetih edildikten sonra bir daha Türklerin elinden çıkmamış, düşman işgali yaşamamış nadide yurt köşelerinden biridir.
Sinop ve çevresi tetkik edildiğinde karşımıza çıkan hanlar, hamamlar, medreseler, kervansaraylar, mescitler, imarethaneler, camiler, tekkeler bizim bu iddialarımızı doğrular niteliktedir. Sinop, Karadeniz'in önemli bir ticaret limanı olması nedeniyle tarihin değişik dönemlerinde ticaretle uğraşan devletlerin uğrak yeri olmuştur.
Anadolu'nun Karadeniz'e açılan önemli ticaret yollarında biri olan Sinop; Sultan I. İzzettin Keykavus tarafından fethedilmiş (1214) yapılan yeni teşkilat ve tayinlerle kısa zamanda bir Türk ve Müslüman beldesi haline getirilmiştir.
İlçenin tarihi ile ilgili yaptığımız araştırmalarda çok net bilgilere ve yazılı kaynaklara ulaşılamadı. İlçenin adı ve tarihi ile ilgili belli bir kaynağa dayanmayan iki farklı görüş tespit edildi.
Kısmen birbirine benzeyen bu görüşten ilkine göre ilçe merkezi, yerleşim yeri olarak yüzyıla yakın bir geçmişe sahiptir. İlçe önce Rum Pontuslular'ın sonra Selçukluların daha sonra İsfendiyaroğulları Beyliği'nin ve 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Sinop'u almasıyla Osmanlı yönetimine geçmiştir. İlk kurulduğu zamanki adı Yarna'dır. Daha sonra sahilde bir gemi kalıntısına istinaden Gemiyanı adı verilmiştir. Daha sonra Türklerin ormanlık alana yerleşmeleri ile Türklerin Yerleşim Yeri anlamına gelen TÜRKELİ adını almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ayancık ilçesine bağlı olan Türkeli 01.05.1957 yılında ilçe olmuştur.
İkinci görüşe göre; düşman saldırılarına karşı koyan Türk yerleşim birimlerinden birisi olduğu için Cumhuriyet döneminde şimdiki TÜRKELİ adı verildi.
Somut verilere dayanmamakla birlikte ilçenin çok uzak bir geçmişe sahip olmadığını düşünmekteyiz. Her ne kadar köylerden aldığımız duyumlara göre yerleşim yeri kalıntıları bulunmaktaysa da ilçe merkezinde yaptığımız gezide bir çok eski yerleşim yerinde rastlanan eski binaların olmayışı da yerleşmenin yeni olduğuna bizi iten bir başka olgudur.
Sinop ve çevresi tetkik edildiğinde karşımıza çıkan hanlar, hamamlar, medreseler, kervansaraylar, mescitler, imarethaneler, camiler, tekkeler bizim bu iddialarımızı doğrular niteliktedir. Sinop, Karadeniz'in önemli bir ticaret limanı olması nedeniyle tarihin değişik dönemlerinde ticaretle uğraşan devletlerin uğrak yeri olmuştur.
Anadolu'nun Karadeniz'e açılan önemli ticaret yollarında biri olan Sinop; Sultan I. İzzettin Keykavus tarafından fethedilmiş (1214) yapılan yeni teşkilat ve tayinlerle kısa zamanda bir Türk ve Müslüman beldesi haline getirilmiştir.
İlçenin tarihi ile ilgili yaptığımız araştırmalarda çok net bilgilere ve yazılı kaynaklara ulaşılamadı. İlçenin adı ve tarihi ile ilgili belli bir kaynağa dayanmayan iki farklı görüş tespit edildi.
Kısmen birbirine benzeyen bu görüşten ilkine göre ilçe merkezi, yerleşim yeri olarak yüzyıla yakın bir geçmişe sahiptir. İlçe önce Rum Pontuslular'ın sonra Selçukluların daha sonra İsfendiyaroğulları Beyliği'nin ve 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Sinop'u almasıyla Osmanlı yönetimine geçmiştir. İlk kurulduğu zamanki adı Yarna'dır. Daha sonra sahilde bir gemi kalıntısına istinaden Gemiyanı adı verilmiştir. Daha sonra Türklerin ormanlık alana yerleşmeleri ile Türklerin Yerleşim Yeri anlamına gelen TÜRKELİ adını almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ayancık ilçesine bağlı olan Türkeli 01.05.1957 yılında ilçe olmuştur.
İkinci görüşe göre; düşman saldırılarına karşı koyan Türk yerleşim birimlerinden birisi olduğu için Cumhuriyet döneminde şimdiki TÜRKELİ adı verildi.
Somut verilere dayanmamakla birlikte ilçenin çok uzak bir geçmişe sahip olmadığını düşünmekteyiz. Her ne kadar köylerden aldığımız duyumlara göre yerleşim yeri kalıntıları bulunmaktaysa da ilçe merkezinde yaptığımız gezide bir çok eski yerleşim yerinde rastlanan eski binaların olmayışı da yerleşmenin yeni olduğuna bizi iten bir başka olgudur.
AYANCIK TARİHİ
Ayancık İlçesinin tarihi ilk çağlara kadar uzanır. Ayancık ve çevresinde yaşayan ilk kavimler Paflogonyalılar, Amazonlar, Akalar ve Dorlardır. İlk çağda Paflogonya Batı Karadeniz bölümünde Biritanya, Pontusya ve Galatya arasında kalan yerdir. Paflagonyalılar bu bölgede bilinen ilk yerli halktır. M.Ö. 1200 yıllarına kadar Etiler' e bağlı, onların korumaları altında yaşamışlardır.
Ayancık ve çevresi 11. yüzyılın sonlarında ilk kez Danışmentoğullarının egemenliğine girmiştir. Bölge 1204 te Anadolu Selçuklularının, 1259 da Pervaneoğullarının, 1292 de Candaroğullarının eline geçmiştir. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Sinop ve çevresini Osmanlı Devletine bağlamıştır. Tanzimat Devrine kadar Ayancık ve Çevresi Kastamonu' ya bağlı dört kadılıktan birinin yönetimi alanı içinde kalmıştır. Tanzimat ile başlayan, daha sonra devam eden yenileşme hareketleri sırasında Ayancık ve çevresinde (Sancak-Kaza) İlçe yönetimi kurulması düşünülmüş, İlçe merkezi olarak da Ayandon (Türkeli İlçesine bağlı Ayazköyü) kabul edilmiştir.
Ayancık ve Ayancık Çayının doğusundaki köylere egemen olan Şükrüoğulları 1860 yıllarda Çaylıoğulları ile anlaşarak İlçe merkezinin Ayancık' a taşınmasını kendi çıkarları ile uygun görmüşler ve 1860' lı yıllarda bir değirmen ve birkaç önemsiz yapıdan oluşmuş küçük bir yerleşim yeri olan Ayancık, zaman içinde Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi gibi resmi kurumların ve bir çok konut ve ticaret yapılarının kurulması ile hızla gelişmiştir. Alman ve Belçika sermayeli kereste fabrikasının 1929 yılında işletilmeye başlanması, bölge ekonomisi ve sosyal hayatında dönüm noktası olmuştur. Ayancık bu tarihten sonra sürekli gelişme göstermiştir. 1860 'lı yıllarda yapılan eski Hükümet Konağı binası 1952' de yanmış, yerine bugünkü mevcut bina yapılmıştır.
Ayancık, Cumhuriyetin ilanına kadar Kastamonu İline bağlı iken, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan idari düzenlemede Sinop İline bağlı İlçe olmuştur.
Ayancık ve çevresi 11. yüzyılın sonlarında ilk kez Danışmentoğullarının egemenliğine girmiştir. Bölge 1204 te Anadolu Selçuklularının, 1259 da Pervaneoğullarının, 1292 de Candaroğullarının eline geçmiştir. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Sinop ve çevresini Osmanlı Devletine bağlamıştır. Tanzimat Devrine kadar Ayancık ve Çevresi Kastamonu' ya bağlı dört kadılıktan birinin yönetimi alanı içinde kalmıştır. Tanzimat ile başlayan, daha sonra devam eden yenileşme hareketleri sırasında Ayancık ve çevresinde (Sancak-Kaza) İlçe yönetimi kurulması düşünülmüş, İlçe merkezi olarak da Ayandon (Türkeli İlçesine bağlı Ayazköyü) kabul edilmiştir.
Ayancık ve Ayancık Çayının doğusundaki köylere egemen olan Şükrüoğulları 1860 yıllarda Çaylıoğulları ile anlaşarak İlçe merkezinin Ayancık' a taşınmasını kendi çıkarları ile uygun görmüşler ve 1860' lı yıllarda bir değirmen ve birkaç önemsiz yapıdan oluşmuş küçük bir yerleşim yeri olan Ayancık, zaman içinde Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi gibi resmi kurumların ve bir çok konut ve ticaret yapılarının kurulması ile hızla gelişmiştir. Alman ve Belçika sermayeli kereste fabrikasının 1929 yılında işletilmeye başlanması, bölge ekonomisi ve sosyal hayatında dönüm noktası olmuştur. Ayancık bu tarihten sonra sürekli gelişme göstermiştir. 1860 'lı yıllarda yapılan eski Hükümet Konağı binası 1952' de yanmış, yerine bugünkü mevcut bina yapılmıştır.
Ayancık, Cumhuriyetin ilanına kadar Kastamonu İline bağlı iken, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan idari düzenlemede Sinop İline bağlı İlçe olmuştur.
ERFELEK TARİHİ
Eskiden halk arasında Cumayanı olarak bilinen İlçe Merkezi'nin kuruluşu 1750’li yıllara dayanmaktadır. 1876’da fahri bucaklık verilmesiyle ismi Karasu olarak değişmiştir. Karasu Bucağı 1911 yılında resmi bucak merkezi olarak teşkilatlanmış, 01.04.1960 tarihinde ise ilçe statüsüne kavuşmuştur. Yeni teşkilatlanan İlçenin ismi ise etrafındaki Erfelek ormanlarından esinlenerek Erfelek olmuştur. Erfelek il merkezine 28 km. uzaklıkta küçük ve şirin bir ilçe merkezidir.
Tarihi seramik eserler, yer altı tünelleri, mağaralar ve savaş aletleri ilçenin toprakları üzerinde çeşitli uygarlıkların yaşadığını gösterir. Himmetoğlu Köyünün bulunduğu yerde Rumlar zamanından kalma harabeler mevcut olup burada bir kasaba kurulmuş olduğu sanılmaktadır. Sarıboğa Köyünde çok eskiye ait mağaralar mevcuttur. Kaldırayak Köyünün Gerdankıran Tepesinde tarihi bir mağara ve devamında tünel mevcuttur. Bu tünel yaklaşık 2 km. uzunluğunda olup Erfelek ilçesi Okçul Mahallesine açılmaktadır, İlçe merkezinde 1931-1932 yıllarında Ali KARASU adlı şahıs bahçesindeki toprağı kazarken bir tarihi eser kalıntısına rastlamıştır. Bu eserin etrafı temizlendiğinde bir hamam kubbesi meydana çıkmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki ilçe merkezi ve köylerinde daha öncede çeşitli yerleşim birimlerinin kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Horzum Köyünde tesadüfen yapılan kazılarda çeşitli tarihi eserler çıkmış olup bu eserler Sinop Müzesinde sergilenmektedir. Hemen hemen tüm köylerimizde Rum mezarlıklarına rastlamak mümkündür.
İlçe sınırları dahilindeki kırsal kesimde tarih öncesi ( prehistarik ) yerleşimlere rastlanmıştır. Bu yerleşim yerleri (höyükler) Koruma Kurulu'nca tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Bu höyüklerden anlaşılacağı üzere Erfelek kırsal kesimi ilk Tunç Çağı'nda (M.Ö. 3000) yoğun iskan görmüştür. Bizans ve Roma yerleşimine rastlanmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz;
YAMA TEPE HÖYÜK - ( Karacaköy hudutları içinde ) ilk Tunç Çağı
HARMAN TEPE HÖYÜK - ( Bıyıklı Mahallesi hudutları içinde ) Genç Kalkolitik Çağ
ÇİLTEPESİ - ( Başaran Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
KUM TEPESİ - ( Hamidiye Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
KAHKÜLTEPE - ( Hamidiye Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
HALİL USTA TEPESİ - ( Hasandere Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
ÜVEZ YANI - ( Kirenpara Mahallesi Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
ÖREN TEPE - ( Mescit Düzü Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ-Roma
GAVUR TEPESİ - ( Kazmasökü Meydan Mahallesi) İlk Tunç Çağ- Genç Frig
SARI MUSTAFA TEPESİ - ( Kazmasökü Meydan Mahallesi) İlk Tunç Çağ
TEPECİK ÜSTÜ - ( Sorkun Köyü ) İlk Tunç Çağ- Genç Dönem
KIRAN TEPE - ( Çakırköy ) İlk Tunç Çağ
MS. 110 yıllarında zamanın Sinop Valisi PLYNİ tarafından Sinop'a 16 mil mesafeden muntazam su yolları yapılarak su getirildiği, bu su yolunun da ilçenin Hasandere Köyünden geçtiği kalıntılardan anlaşılmaktadır. İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta Kaldırayak Kuz Mahallesinde Rumlara ait bir kilise kalıntısı bulunmaktadır.
İlçenin Abdurrahmanpaşa Köyünde UZUNTÜRBE, Tekke Köyünde SARITEKKE, Balıfakı Köyünde FAKI TÜRBESÎ, Sarıkum Köyünde HALİL TÜRBESÎ, Akçaçam Köyünde AŞIK HASAN TÜRBESÎ, Kızılcaelma Köyünde ÇİLE TÜRBESİ, Yeniköyde ise AKPINAR ve KANLI TÜRBE'ler mevcut olup bunlardan UZUN TÜRBE ve SARI TEKKE'de yılın belli günlerinde pazarlar kurulur, dualar okunur. Akçaçarn'da bulunan AŞIK HASAN TÜRBESÎ'nde yatanın ise SEYYÎD BİLAL Hazretlerinin kardeşi olduğu rivayet edilmektedir.
DİKMEN TARİHİ
Dikmen ile ilgili tarihi kaynak bulunmamakla birlikte Gerze ve Sinop'un tarihi ile birlikte mütaala edilmesi gerekmektedir. Yörede yaşayanlardan edinilen bilgiler bize, Dikmen'in tarihi ile ilgili ışık tutmaktadır. Bu bilgilere göre, dikmen'in yerleşim yeri olarak seçilmesinin ana nedeni 1789 yılında hizmete giren camiden dolayı olduğudur. O tarihlerde yöre halkı, cuma günleri ihtiyacını karşılamak üzere "yeni cuma" diye tabir edilen merkeze gelmeye başlamışlar ve çevredeki 30 köy için burası bir merkez durumuna gelmiştir. Osmanlı döneminde saray köyü'nün nahiye olduğu, 1935 yılında ise dikmen'in nahiye olarak teşkilatlandırıldığı, 1957 yılında, içinde tüm birimlerin olduğu teşkilatlı nahiye durumuna getirildiği bilinmektedir. Dikmen'in bu tarihten 33 yıl sonra 20.05.1990 gün ve 20523 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 3644 no'lu kanun hükmü gereğince, kırçal, çorak ve dumanlı köylerinin birleşmesi ile ilçe hüviyetine kavuşmuş, ilçeye ilk kaymakam 23.07.1991 tarihinde atanmış ve ilçe 30 ağustos 1991 günü fiilen faaliyete geçmiştir. |